INTO THE NIGHT 2

Uzun zamandır yeni bir yazı yazmıyordum ve sizlerle maalesef bir araya gelemiyorduk lakin sizler buna rağmen bloğumu hiç bırakmadınız benim bu yıl için hedeflediğim noktaya doğru sürüklediniz. Zira son 4 aydır falan yazı yazamıyordum aktif paylaşım yapamıyordum yani siz buna rağmen twitter’da paylaşılmadığı halde benden daha fazla ilgi gösterdiniz öncelikle sizlere bunun için teşekkür ederim.

Şimdi kaldığımız yerden yazılarımıza devam edelim. İnto The Night dizisinin ikinci sezonu yayınlandı ben de ilk sezonu çok beğenmeme rağmen yoğun programıma sadece Kıvanç TATLITUĞ için dahil ettim.

Spoiler gibi olacak ama zaten bugün sosyal medyada da bu döndü başa alma sebebim olan kıvanç dizinin son bölümünde son sahnesinde ancak karşımıza çıktı.

Diziyi sevdiğim için izlemiş oldum bundan dolayı tabi heyecanla kıvanç’ı bekleyerek – ben uzun zamandır kıvanç’ın böyle bir uluslararası proje içerisinde olması gerektiğini savunuyorum hem çok çok yakışıklı hem de aşırı yetenekli bir oyuncu Türkiye piyasasında yerel bir yıldız olarak kalmasını onu izleyen birisi olarak açıkçası istemedim/istemiyorum-.

Dizi geçen sezon kaldığı yerden başlamadı zaman olarak atlama yapılarak başlatıldı. Dizinin sonunda general kapıda bırakılmıştı burada aradan zaman geçtikten sonra bir devam söz konusu. Dizinin bu devamını da uçaktaki ameliyata giden çocuk üzerinden getiriyorlar daha doğrusu dizinin yeni sezonuna başlangıcını ilk bölümün yarısını o anlatıyor. İkinci bölümle beraber diziye bir hareket geliyor çocuk sayesinde.

Dizinin girişi çok olumlu giderken birden rota değiştiriyor alan sapıyor ve yeni bir rota belirleniyor tabi bu ilerleyiş aynı şekilde dizi sonuna kadar devam etmiyor. Uçak içerisindeki bireylerin neden uçakta olduğunu hayatlarında neler yaşadıklarını her bölümün başında görüyoruz diziyi bu şekilde bölümlere ayırmışlar.

Lakin uzun süre çok durağan gidiyor dizi özellikle ilk bölüm özelinde tam olarak böyle yani ilk sezonu izlemeyen birisi olsaydım diziyi bırakabilirdim.

Dizi siyah bir temayla başlamasının yanı sıra çok fazla renk değiştiriyor sahne çekim alanlarının değişmesiyle doğal bir geçiş unsuru kabul edilebilir. Lakin dizinin inandırıcılık konusunda bayağı iyi bir noktada oluşunun ekmeği bu sezon bayağı yenilmiş durumdaydı veya şöyle de uyarlayabiliriz bu söylemimi örneğin uçakların patlatılma sahnesi çekilse ve bizler de izlesek çok daha iyi olabilirdi. Dizinin gerçekçiliğine gerçekçilik katılabilirdi.

Dizinin duygu yoğunluğuyla ve karakterlerin uçağa binmeden önce yaşadıklarıyla beraber karakterlerin karakter gelişimi çok doğru bir şekilde işleniyor ve seyirciye gösteriliyor. Özellikle Ayaz’ın yaşadıkları diziyi çok farklı bir yere getirdi. İnsan için önce bireyin geldiğini gösterdiği için senariste de ayrıca teşekkür ederim bir liberal olarak. Bir türlü insanlar için önce kendileri gelir konusunu ne komünistlere ne de ”egoist ukala narsist” diyenlere anlatamadık sağ olsun dizi bunu net bir şekilde göstermiş. İnsanın başına bir felaket geldiği an da öncelikle kendini ve kendine yakın olanı kurtarmaya çalışır sonra başkaları herkesin eşitliğini de bu özelliğinden dolayı istemez.

Dizi de özellikle dizinin girişinde dominasyonu yüksek olan çocuk karakter ve annesinin yaşadıklarını ağlamadan izleyebilecek kaç kişi vardır bilemiyorum ama ben onlardan değildim ve gayet ağladım. Bu sahnelerden sonra sert bir geçişle insanın gerçekliğini göstermesiyse yönetmenin taktire şayan.

Dizinin ilerleyişi hakkında çok fazla bilgi vermek istemiyorum zira heyecanını kaçırtmak istemiyorum izleyenler açısından lakin ayaz’ın yaşadığı karakter değişimi bu sezonun kırılma noktası oluyor. Ayaz’ın bireyselleşmesi ve yaşadığı duygu kırılımları diziyi daha heyecanlı bir hale getiriyor.

Özgürlükçülük ve ferdçilikle beraber askeri düzenin tersliğini bireyselcilikle toplumculuğun çarpışmasını izlediğimiz güzel bir sezon olmuş bence.

Yorum bırakın